Yeni Çevreye Adapte Olurken Psikolojik Sorunlarla Mücadele

Üniversiteye başlamak, yabancı bir ülkeye taşınmak ya da yeni bir çevreye dahil olmak gibi değişiklikler, bireylerin yeni heyecan ve fırsatları deneyimlemesinde büyük rol oynar. Bu deneyimler başlangıçta büyüleyici ve olumlu etkiler yaratsa da zamanla bazı olumsuz duyguları da beraberinde getirir. Yalnızlık, anksiyete ve adaptasyon sorunları bu değişikliklerin en önemli etkileri olarak belirir.

Örneğin, üniversite hem akademik bilgiler edinmemizi sağlayan hem de sosyal ilişkiler kurmamızı ve farklı kültürlerden arkadaşlıklar kurmamıza olanak sağlayan bir kurumdur. Bireylerin bu tür yeni ortamlara uyum sağlayabilmesi için genellikle sosyal olması beklenir. Bu durum, ilk defa üniversite eğitimi almak için başka şehirlerden gelen ya da daha çekingen yapıya sahip olan öğrencileri olumsuz yönde etkileyebilir. Yeni bir ortama uyum sağlama süreci bu anlamda sancılı geçebilir. Ayrıca, üniversite de ilk haftadan arkadaşlıkların hızlıca şekillenmesi ve beraberinde kişiler arası gruplaşmalar gerçekleşmesi de diğer öğrencilerin kendilerini yalnız hissetmesiyle sonuçlanır.

Öte yandan, yabancı bir ülkeye taşınmak da kişilerin başta çok heyecanlı ve mutlu hissettiği ancak daha sonradan psikolojik olarak zorlandığı ve karmaşık duygular deneyimlediği zor bir süreçtir. Bu süreç bazı kişilerde anksiyete sebep olabilir. Örneğin, ait olunan bir kültürden kopup farklı bir ülkede yaşamak kişileri kaygılı hissettirecek bazı durumlara yol açar. Belirsizlikler, sosyal bağlar kuramamak ya da dil bilmemek gibi etkenler bu kaygılı halin en önemli nedenleridir. Kişinin, yaşamında bu süreçte neler olacağını bilmemesi, kararlarını sorgulaması, yeni düzene alışmaya çalışması gibi kaygılar duygularını olumsuz bir şekilde etkiler. Yeni taşınılan bu ülkenin ana dilini konuşmadaki problemler ya da bu soruna dayalı arkadaş çevresi oluşturamamak da bu sorunlar hep böyle devam edecek gibi görünmesiyle daha da karmaşık bir hale gelir.

Yeni bir çevreye dahil olmak, yalnızlık, kaygı, uyum sorunu gibi bazı duygusal yükler yaratabilir. Ancak bu duygular sürecin doğal bir parçasıdır. Duygular geçicidir ve kişi, sürece uyum sağlamaya başladığında veya diğer bireylerinde aynı sorunları deneyimlediğini gördüğünde yalnız olmadığını anlar. Yaşanan her bir deneyim, kişilerin psikolojik olarak güçlenmesine yol açar. Kişiler bu duyguları kolayca aşmak için spor ve sanat faaliyetlerine katılabilir, egzersiz yapabilir ya da mindfulness aktiviteleri gerçekleştirebilir. Fakat bazı bireyler duygulardan ve olaylardan diğerlerine kıyasla daha fazla etkilendiği için bu karmaşık duyguların ve sorunların geçiciliğinden ziyade o an deneyimlediği duygusal acıya odaklanırlar. Bireyin kendi hislerini yönetemediği durumda bir uzmana başvurması süreci daha anlamlı ve kolay kılar.

Duygusal iyileşme sürecini spor, yoga, müzik gibi etkinliklerle gerçekleştiremeyen bireyler de bu süreci hızlandırmak adına psikolojik destek ya da terapi desteğine başvurabilir. Bu sayede kişi yaşadığı sorunların önce nedenini anlamlandırır daha sonra bu durumla sağlıklı bir şekilde başa çıkma kabiliyetine ulaşır. Terapi sayesinde kişi probleminin bir sonraki aşamaya ulaşmadan önler ve psikolojik sağlığını uzman yardımıyla korur. Psikolojik destek almak, yeni bir ortama uyum sağlamakta mücadele ederken kişiye güç verir ve yol gösterir.

İkra Nur Koçaker

English Language and Literature Blog Writer